|
 |
|
 |
» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler
|
|
|
 |
|
 |
» Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...
|
|
|
 |
|
|
 |
|
|
|
TAHSİL EDİLMEYEN KİRA GELİRİ GİDER YAZILMASI
Tahsil edilemeyen kira gelirine ait faturaların gider yazılıp
yazılamayacağı hk.
Sayı:
B.07.1.GİB.4.06.17.01-130[KDV5/I/29/2017/27]-308906
Tarih:
17/09/2019
T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI
Mükellef Hizmetleri KDV ve Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü
Sayı : 84974990-130[KDV5/I/29/2017/27]-308906 17.09.2019
Konu : Tahsil edilemeyen kira gelirine ait
faturaların gider yazılıp
yazılamayacağı hk.
İlgi :
İlgide kayıtlı özelge talep formunda, şirketinizin mülkiyetinde olan bir gayrimenkulü kira sözleşmesi
yaparak … tarihinden itibaren bir şirkete kiraladığınız, … tarihinde bu şirkete kayyum atandığı,
kayyum atanmasından sonra iki adet kira faturası düzenleyerek kiracıya tebliğ ettiğiniz ve kira
geliri olarak beyan ederek kayıtlarınıza aldığınız, ancak fatura bedellerini tahsil edemediğinizden
bahisle, söz konusu bu faturalar için iade faturası keserek gider yazıp yazamayacağınız ve katma
değer vergisini (KDV) indirim konusu yapıp yapamayacağınız hakkında Başkanlığımız görüşü
sorulmaktadır.
I-KURUMLAR VERGİSİ KANUNU YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 6 ncı maddesinde, kurumlar vergisinin mükelleflerin bir
hesap dönemi içinde elde ettikleri safı kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safî kurum
kazancının tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümlerinin uygulanacağı
hükme bağlanmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 38 inci maddesinde ise; "Bilanço esasına göre ticari kazanç,
teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet
farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce:
1. İşletmeye ilave olunan değerler bu farktan indirilir;
2. İşletmeden çekilen değerler ise farka ilave olunur.
Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, Vergi Usul Kanununun değerlemeye ait
hükümleri ile bu kanunun 40 ve 41 inci maddeleri hükümlerine uyulur." hükmüne yer verilmiştir.
Ticari kazancın tespitinde iki temel ilke geçerlidir. Bunlar "dönemsellik" ve "tahakkuk esası"
ilkeleridir.Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş
olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, bu işlemin miktarının
ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir.
Dönemsellik ilkesi ise, bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
Dönemsellik, tahakkuk etmiş bir gelir için söz konusudur. Bu esaslar dikkate alındığında, bir gelir
unsurunun, özel bir düzenleme olmadığı sürece mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem
kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Buna göre, şirketiniz tarafından kira geliri olarak kayıtlara alınan, ancak bedeli tahsil edilemeyen
tutarın iade faturası düzenlenerek ilgili dönem kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate
alınması mümkün değildir.
Öte yandan, alacaklı olduğunuz şirket hakkında Asliye Ticaret Mahkemesince iflasın ertelenmesine
karar verilmesi ve borçlu şirketin konkordato talebinin anlaşmayla sonuçlanması halinde, varsa söz
konusu anlaşma kapsamında vazgeçilen alacağınız, değersiz alacak olarak kabul edileceğinden,
alacağın değersiz hale geldiği dönem hesabına zarar olarak yazılması mümkündür.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Vergiyi doğuran olay" başlıklı 19 uncu
maddesinde; "Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki
durumun tekemmülü ile doğar. Vergi alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder."
hükümlerine yer verilmiştir.
Ayrıca, aynı Kanunun "İspat Edici Kağıtlar" başlıklı 227 nci maddesinin birinci fıkrasında, "Bu
kanunda aksine hüküm olmadıkça bu kanuna göre tutulan ve üçüncü şahıslarla olan münasebet ve
muamelelere ait olan kayıtların tevsiki mecburidir." hükmü yer almakta olup, söz konusu kayıtların,
esas itibarıyla, mezkûr Kanunun 229 ve müteakip maddelerinde yer alan belgelerden herhangi
birisi ile tevsik edilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda anılan Kanunun;
- 229 uncu maddesinde, faturanın satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı
meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari
vesika olduğu,
- 231 inci maddesinin birinci fıkrasının (5) numaralı bendinde faturanın, malın teslimi veya hizmetin
yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içerisinde
düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı,
- 232 nci maddesinde, birinci ve ikinci sınıf tüccarların, kazancı basit usulde tespit edilenlerle defter
tutmak mecburiyetinde olan çiftçilerin; birinci ve ikinci sınıf tüccarlara, serbest meslek erbabına,
kazançları basit usulde tespit olunan tüccarlara, defter tutmak mecburiyetinde olan çiftçilere ve
vergiden muaf esnafa sattıkları emtia veya yaptıkları işler için fatura vermek ve bunlarda fatura
istemek ve almak mecburiyetinde olduğu, bu sayılanlar dışında kalanların, birinci ve ikinci sınıf
tüccarlar ile kazancı basit usulde tesbit edilenlerden ve defter tutmak mecburiyetinde olan
çiftçilerden satın aldıkları emtia veya onlara yaptırdıkları iş bedelinin 2018 yılı için 1.000 TL'yi
(2017 yılı için 900.-TL' yi) geçmesi veya bedeli 2018 yılı için 1.000 TL'den (2017 yılı için 900.-TL'
den) az olsa dahi istemeleri halinde emtiayı satanın veya işi yapanın fatura vermesinin mecburi
olduğu
hükme bağlanmıştır.
Buna göre, kiralama şeklindeki hizmet ifalarında vergiyi doğuran olay hizmetin yapılması ile
meydana gelmekte, herhangi bir sebeple kira bedellerinin eksik tahsil edilmesi veya hiç tahsil
edilememesi faturanın düzenlenmesine engel teşkil etmemektedir.
Dolayısıyla, her ayın bitiminden itibaren o aya ait kiralama hizmeti için takip eden yedi gün içinde
fatura düzenlenmesi gerekmekte olup, bedelin tahsil edilemediği gerekçesiyle iade faturası adı
altında fatura düzenlenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan, anılan Kanunun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde,
"Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından
ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar;
Şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık
ayrılabilir.
Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir.
Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder. Şüpheli alacakların
sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar zarar hesabına intikal ettirilir."
hükümleri yer almaktadır.
Bu hükümlere göre, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak
şartıyla; dava veya icra safhasında bulunan alacaklarla, yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan
fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olan dava ve icra takibine değmeyecek
derecede küçük alacaklar şüpheli alacak sayılmakta, bu şartlardan herhangi birinin mevcut
olmaması durumunda ise şüpheli alacak kaydına imkân bulunmamaktadır. Bir alacağın dava
safhasında olduğunun kabulü için de, mahkemeye dava, icraya takip için dilekçe verilmiş olması,
ancak gerek mahkemeye gerek icraya yapılan başvuruların ciddiyetle takip edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, şüpheli alacaklar için dava veya icra takibine başlanıldığı yılda karşılık ayrılması
gerekmekte olup, şüpheli hale geldiği hesap döneminde karşılık ayrılmayan alacaklar için daha
sonraki dönemlerde şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olmamaktadır. Bunun yanı sıra,
Kanun hükmü teminatlı alacaklarda bu karşılığı, teminattan geri kalan miktarla sınırlamakta,
alacağın ipotek, haciz, rehin. kefil vs. suretlerle teminata bağlanmış olması halinde, şüpheli alacak
karşılığı ayrılamayacağını kabul etmiş bulunmaktadır.
Öte yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanununun;
- 7101 sayılı Kanunun 65 inci maddesi ile mülga (Yürürlük: 28/2/2018) "Erteleme yargılaması"
başlıklı (179/a) maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi talebinde bulunulması üzerine,
yönetim organının yerine geçmesi ya da yönetim organı kararlarını veya işlemlerinin bir kısmını
veya tamamını onaylaması ve ayrıca envanter işlemlerini başlatarak kontrolü altında yürütmesi için,
derhal, görevinin gerektirdiği mesleki ve teknik yeterliliğe sahip, yeterli sayıda kayyım atayacağı;
iflasın ertelenmesi talebinin, kayyımın atanmasına ilişkin kararın, kayyımın mahkemece belirlenmiş
görevleri ve temsil yetkisi ile bunların sınırlarının tescil edilmek üzere ticaret sicili müdürlüğüne
bildirileceği ve 166 ncı maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü cümlelerinde öngörülen usulle
ilan ettirileceği; bu ilanda alacaklıların iflasın ertelenmesi talebinin ilanından itibaren iki haftalık
kesin süre içinde itiraz ederek iflasın ertelenmesi şartlarının bulunmadığını ileri sürebileceklerinin
ve mahkemeden talebin reddini isteyebileceklerinin belirtileceği; mahkemenin ayrıca şirketin veya
kooperatifin malvarlığının korunması ve faaliyetlerinin yürütülmesi için gerekli olan tedbirleri
alacağı; 179/b maddesinin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri saklı kalmak ve toplam iflasın
ertelenmesi süresinden sayılmak kaydıyla, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere şirket veya kooperatif aleyhine takip yapılmasını
yasaklayabileceği veya evvelce başlatılmış takipleri durdurabileceği; bu süre içinde ihtiyati tedbir
ve ihtiyati haciz kararlarının uygulanmayacağı, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve
hak düşüren müddetlerin işlemeyeceği; iflasın ertelenmesi talepleri öncelikle ve ivedilikle
sonuçlandırılacağı; mahkemenin, projeyi ciddi ve inandırıcı bulur ve şirket veya kooperatifi iflasın
ertelenmesine layık görürse iflasın ertelenmesine, şirket veya kooperatifin borca batık olmadığını
tespit ederse erteleme talebi ile iflas davasının reddine, aksi takdirde şirketin veya kooperatifin
iflasına karar vereceği,
- 7101 sayılı Kanunun 65 inci maddesi ile mülga (Yürürlük: 28/2/2018) "Erteleme kararı ve
sonuçları" başlıklı mülga (179/b) maddesinde, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı
Kanuna göre yapılan takipler de dâhil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacağı ve evvelce başlamış
takiplerin duracağı, ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz kararlarının uygulanmayacağı, bir takip
muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetlerin işlemeyeceği; erteleme süresinin
azami bir yıl olduğu, bu sürenin mahkemece uygun görülmesi hâlinde bir yıl daha uzatılabileceği;
erteleme süresi sonunda, kayyımın verdiği raporlardan veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi
raporundan borca batıklığın devam ettiğini tespit eden mahkemenin, şirketin veya kooperatifin
iflasına karar vereceği; erteleme süresi dolmamakla birlikte, mahkemenin kayyımın verdiği
raporlardan veya gerek gördüğünde alacağı bilirkişi raporundan şirketin veya kooperatifin malî
durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak
şirketin veya kooperatifin iflasına, şirket veya kooperatifin bu aşamada borca batıklığının ortadan
kalktığı sonucuna varırsa, erteleme talebi ile iflas davasının reddine karar vereceği; iflasın
ertelenmesi talebi üzerine mahkemece verilen nihai kararların hüküm fıkralarının tescil edilmek
üzere ticaret sicili müdürlüğüne bildirileceği ve 166 ncı maddenin ikinci fıkrasının ikinci ve üçüncü
cümlelerinde öngörülen usulle ilan ettirileceği
hüküm altına alınmıştır.
Ayrıca, iflas ertelemesi, pasifleri aktiflerinden fazla olan, diğer bir deyişle borca batık olan bir
işletmenin belli koşullarda, iflasına karar verilmesini geçici olarak önlemek, varlığını ve
faaliyetlerini sürdürmesini sağlamak amacıyla getirilmiş bir müessesedir. Şirketi idare veya temsille
görevlendirilmiş olanlar veya alacaklılar tarafından bir iyileştirme projesinin mahkemeye ibrazı ve
mahkemenin de bu projeyi inandırıcı bulması halinde iflasın ertelenmesi söz konusu olmakta, bu
kararın verilmesi ise firmadan alacağı olanların alacaklarını tahsil etme imkânını ortadan
kaldırmamakta, sadece icra takiplerini engellemektedir. İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca
iflasın ertelenmesi kararı dava açsın açmasın tüm alacaklılar bakımından sonuç doğurmaktadır.
İflasın ertelenmesi kurumunun temel amacı, mali durumu bozulmuş ve iflası istenmiş olan bir
sermaye şirketinin mali durumunun düzelmesi ihtimali bulunuyorsa gerekli tedbirleri alarak şirkete
toparlanma ve yeniden üretim ve istihdam yaratma imkânı vermekti. Süreç sırasında iyileştirme
projesine uygun olarak ticari faaliyete devam edilmekteydi. Süreç sonunda başarıya ulaşılabilir,
ödemeler yapılabilir ve ticari hayata devam edilebilir ya da başarı sağlanamayarak iflas veya
konkordato sürecine gidilebilirdi. Ancak, 7101 sayılı Kanunla, 2004 sayılı Kanunda yapılan
değişikliklerle, iflasın ertelenmesi kurumu 28/2/2018 tarihinde yürürlüğe girmek üzere kaldırılıp,
konkordato kurumu revize edilmiştir.
Bu hükümler ve açıklamalar çerçevesinde, gerek alacaklı olunan şirket hakkında iflasın ertelemesi
kararının verilmesi ile iflasa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz
edilemeyecek olması, gerekse iflası ertelenen borçlu şirketin takibi İcra ve İflas Kanunu hükümleri
uyarınca engellendiği hususları birlikte değerlendirildiğinde iflası ertelenen şirketten tahsil
edilemeyen ve kanuni takibe de imkan olmayan, (ticari kazancın elde edilmesi ve idame
ettirilmesine ilişkin) alacaklar için bu alacakların şüpheli hale geldiği dönemde şüpheli alacak
karşılığı ayırılması mümkün bulunmaktadır.
Bununla birlikte, özelge talep başvurunuz ve eklerinin tetkikinden, şüpheli hale gelen yukarıda
belirtilen mahiyetteki alacaklar için, alacağın şüpheli hale geldiği yılda karşılık ayırılmış olması
gerekmekte olup, ilgili dönemde karşılık ayrılmayan söz konusu alacaklar için müteakip yıllarda
karşılık ayrılması mümkün bulunmamaktadır.
Yukarıda da yer verildiği üzere, 7101 sayılı Kanunla, 2004 sayılı Kanunda yapılan değişikliklerle,
iflasın ertelenmesi kurumu … tarihinde yürürlüğe girmek üzere kaldırılıp, konkordato kurumu
revize edilmiştir.
Konkordato, herhangi bir dürüst borçlunun ödeme teklifinin konkordatoya tabi alacaklılarının belirli
bir çoğunluğu tarafından kabulü ve mahkemenin onayı ile gerçekleşen ve borçlunun, borçlarının bir
kısmından kurtulmasını veya ödeme şeklinin/süresinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, iflasa
nazaran yumuşatılmış, alacaklıların eşit olarak tatminine yarayan hukuki bir araç/müessesedir. Bu
sayede işletmeler konkordatoya tabi borçlarını, elde edebilecekleri zaman süreci içinde icra ve iflas
takiplerinden korunmak suretiyle ödeyebilme imkânına kavuşmaktadır. Bu bakımdan konkordato,
ödeme şekil ve şartlarında borçlu yararına değişiklik meydana getirmektedir. Ayrıca, konkordato
bir dava veya icra takibi olmayıp, bazen alacağın bir kısmından vazgeçme yerine alacağın vadesinin
uzatılarak tamamının ödenmesi şeklinde de olabilir. Dolayısıyla, konkordato alacağı şüpheli hale
getirmediği gibi aksine, alacağın tahsil imkanını kuvvetlendirebilir.
Dolayısıyla, Kanunun 323 üncü maddesi uygulamasında, konkordato yoluna giden işletmelerden
olan ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesine ilişkin alacaklar için şüpheli alacak
karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, mezkûr Kanunun 322 nci maddesinde, kazai bir hükme veya kanaat verici bir
vesikaya göre tahsiline artık imkân kalmayan alacakların değersiz alacak olacağı, değersiz
alacakların, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerini kaybedecekleri ve mukayyet
kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edileceği, işletme hesabı esasına göre defter tutan
mükelleflerin bu madde hükmü kapsamına giren değersiz alacaklarını, gider kaydetmek suretiyle
yok edeceği hüküm altına alınmıştır.
Mezkûr madde uygulamasında değersiz alacak; kaybedilmiş, tahsiline imkân kalmamış, değeri sıfıra
inmiş bir alacak olup, alacağın bu durumunun, kazai bir hükümle veya kanaat verici bir vesika ile
tevsik edilmesi icap etmektedir. Kazai bir hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsili için
kanun yollarına başvurulmuş olması, icra takibinin yapılmış bulunması, bu müracaatlar ve takipler
sonunda, alacağın ödenmeyeceğine hâkim tarafından hükmedilmiş olması; kanaat verici vesika
teriminden ise ödemeyi imkânsız hale getirmiş hal ve sebepler sonucu ortaya çıkmış belgeler
anlaşılmalıdır. Alacağın tahsil güçlüğünün objektif ve inandırıcı belgelerle ortaya konması değersiz
alacak uygulaması bakımından önem arz etmekte olup, kanun koyucu tarafından da, değersiz hale
geldiği ileri sürülen alacağın ciddi olarak takip edildiğine ilişkin çabaların kazai bir hüküm veya
kanaat verici bir vesika ile tevsiki öngörülmüştür.
Vergi Usul Kanunu uygulamasında kanaat verici vesikalara;
- Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü veya 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun
32 ve izleyen maddelerine göre mahkemelerce borçlu hakkında verilen gaiplik kararı ve
mirasçılarından mirası reddettiklerine dair sulh hukuk mahkemelerince verilmiş bulunan mirası red
kararı,
- Borçlu aleyhine alacaklı tarafından açılan davayı borçlunun kazandığına dair mahkeme kararı, -
Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler,
- Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması,
- Borçlunun dolandırıcılıktan mahkûm olması ve herhangi bir mal varlığı bulunmadığını belgeleyen
resmi evrak,
- Borçlunun adresinin saptanamaması nedeniyle icra takibat dosyasının kaldırıldığını ve yasal süresi
içerisinde yenileme talebinde de bulunulmadığını gösteren icra memurluğu yazısı,
- Gerek doğuşu gerekse vazgeçilmesi bakımından belli ve inandırıcı sebepleri olmak şartıyla
alacaktan vazgeçildiğini gösteren anlaşmalar (Alacaklının tek taraflı irade beyanı ile alınmasından
vazgeçilen alacakların, değersiz alacak olarak zarar kaydı mümkün değildir.),
- Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tabi tutulmuş
bulunan iflas kararına ilişkin belgeler
örnek olarak sayılabilir.
Bu itibarla, borçlu şirketin konkordato talebinin bulunması ve anlaşmayla sonuçlanmasına bağlı
olarak, varsa söz konusu anlaşma kapsamında vazgeçilen alacak kısmı, değersiz alacak olarak kabul
edileceğinden, konkordato anlaşmasının onaylanarak kesinleşmesini müteakiben, alacağın değersiz
hale geldiği (anlaşmanın kesinleştiği) yıl hesaplarına zarar olarak yazılması mümkündür. Ayrıca,
kesinleşen konkordato anlaşmasının 213 sayılı Kanunda öngörülen süreler boyunca muhafaza ve
gerektiğinde yetkililere ibraz edilmesi gerektiği tabiidir.
Bunun yanında, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi uygulamasında, alacağın değersiz hale
geldiği yıl hesaplarına zarar olarak yazılması gerekmekte olup, ilgili olduğu yılda zarar yazılmayan
alacağın sonraki yıllarda dikkate alınması mümkün bulunmamaktadır.
II- KATMA DEĞER VERGİSİ YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME:
3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanununun;
- 1/1 inci maddesinde, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde
yapılan teslim ve hizmetlerin;
- 1/3-f maddesinde, Gelir Vergisi Kanunu'nun 70 inci maddesinde belirtilen mal ve hakların
kiralanması işlemlerinin KDV ye tabi olduğu,
- 4 üncü maddesinde, hizmetin teslim ve teslim sayılan haller ile mal ithalatı dışında kalan işlemler
olduğu; bu işlemlerin bir şeyi yapmak, işlemek, meydana getirmek, imal etmek, onarmak,
temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt
etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği,
- 10 uncu maddesinde, vergiyi doğuran olayın, (a) fıkrasında, malın teslimi veya hizmetin yapılması,
(b) fıkrasında, malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler
verilmesi hallerinde, bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri
belgelerin düzenlenmesi, (c) fıkrasında da, kısım kısım mal teslimi ve hizmet yapılması mutad olan
veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde, her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin
yapılması anında doğacağı,
- 20/1 inci maddesinde, teslim ve hizmet işlemlerinde matrahın bu işlemlerin karşılığını teşkil eden
bedel olduğu,
- 20/2 nci maddesinde, bedel deyiminin malı teslim alan veya kendisine hizmet yapılan veyahut
bunlar adına hareket edenlerden bu işlemler karşılığında her ne suretle olursa olsun alınan veya
bunlarca borçlanılan para, mal ve diğer suretlerde sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaat,
hizmet ve değerler toplamını ifade ettiği,
hüküm altına alınmıştır.
Buna göre, tahsil edemediğiniz kira fatura bedelleri özel hukuk kuralları çerçevesinde çözülmesi
gereken bir husus olup, alacağın şüpheli alacak durumunda olması halinde bu alacağa ilişkin katma
değer vergisi için Vergi Usul Kanununun alacaklarda amortisman hükümleri çerçevesinde karşılık
ayrılabilecektir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise
bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz
dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi
için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.
|
|
 |
|
|
|